Müziğin Kulağa En Güzel Geldiği Yer Kurtuluş Müzik Market - Bağlama
  Ana Menü
  Ana Sayfa
  Hakkımızda
  Biyografi
  Fotoğraflar
  Müzikler
  Videolar
  Müzik
  Bağlama
  Org
  Keman
  Gitar
  Yeni sayfanın başlığı

 



Bağlama Tarihi

Bağlama benzeri çalgıların, literatürdeki adı, "lut" olarak geçmektedir. Lut adı, arapça "el-ud"dan gelmektedir. Endülüs kültürü aracılığıyla bu isim Avrupa kültürüne geçmiş ve lut, lavta gibi adlara dönüşmüştür.

 

Telli çalgılar içinde bir familya olarak lutlar, "uzun lutlar" ve "kısa lutlar" olarak iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Uzun lutlarda ana özellik, gövdelerinin dar, küçük ve saplarının uzun olması iken, kısa lutlarda gövdeler geniş, büyük ve saplar da kısadır. Uzun saplı lutların tarihsel olarak görüldükleri ilk kaynak, MÖ. 3. bine ait, Akad devri silindir mühürleridir.

 

Özellikle MÖ. 2. binden başlayarak, küçük yapılı uzun saplı lutlar, Doğu Akdeniz, Mezopotamya ve Doğu Asya'da bulunmuştur.Bu türlerin bilinen en eski örnekleri, MÖ. 1730-1580 tarihlerinde Mısır' da görülmüştür. Bunlar saplarının uç kısmına doğru sivrilen örneklerdir. Çeşitli arkeolojik kaynaklarda, çalgının, üzerine bağlanmış bir mızrapla veya çalanın bileğine bağlanmış bir tel aracılığıyla çalındığı görülmektedir.

 

Bağlama benzeri çalgıların Anadolu'da bulunan en eski örnekleri ise, MÖ. 1680-1375 tarihlerinde, Eski Hitit Dönemi'ne aittir. Ayrıca, Zincirli ve Kargamış'ta (G. Antep) da, Geç Hitit Dönemi'ne ait çeşitli kabartma taş levhalar üzerinde de bu tip çalgılara rastlanmıştır. Bu tür çalgıların Frigler ve Lidyalılarca kullanıldığı bilinmekteyse de, Urartu kaynakları hala açıklık kazanmamıştır.

 

Bizans döneminde, 5. yüzyıla ait mozaikler üzerinde, "pandura" adı verilen, üç telli ve perdesiz örneklere rastlanmaktadır. Bu ve perdesiz örneklere rastlanmaktadır. Bu mozaik, Selçukluların Anadolu'ya gelişinden önce de, bu tür çalgıların Anadolu'da kullanılmakta olduğunu bizlere göstermektedir. L. Picken'a göre, uzun saplı lutların asıl kaynak yeri, Suriye ve çevresidir. Bu tip çalgılar, olasılıkla 2500 yıl önce Asya'ya geçmişti. Çünkü 2. ve 3. yylarda, benzer çalgılara Çin'de de rastlanmaktaydı.

 

Bağlama benzeri çalgıların batıya yeniden getirilişleri, Türkler aracılığıyla olmuştur.
Asya Türkleri arasında, bağlamaya benzeyen ilk örnekler, eski Kırgız Türklerinin yerleşim alanı olan Hakas bölgesinde bulunmuştur. İki telli olan bu örneklerin perdeleri yoktur. Bu çalgının perdeli örneklerine günümüzde "dutar (ikitelli)" denilmektedir. Genel olarak Asya Türkleri, bağlama tipli telli çalgılara "kopuz" yada "komıs" adını vermektedir. Asya kopuzlarında, tel sayısı ikiden fazla olanlara da (tanbura anlamında) "dambra" ya da "dombra" denilmektedir. Gürcüler, bu tip çalgılara "pandur" demektedirler. Bu ilişki ve benzerlikler, "pandura" ile "tanbura" arasındaki paralelliğe ve yaygınlığa dikkatimizi çekmektedir. Balkanlarda, tambura, buzuki (bozuk!), dvotelnik (ikitelli), kitelis (ikitelli, çiftetelli) adı verilen örneklere rastlanmaktadır.

 

Günümüzde özellikle Balkanlardan başlayarak, Anadolu, Suriye Irak, Gürcistan, Ermenistan Azerbaycan ve Asya'ya uzanan bölgede karşımıza çıkan bu tür çalgıların yayılmasında, Osmanlı Türkleri'nin de etkili olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle batıya doğru olan yayılma, hemen tümüyle Osmanlılar eliyle sağlanmıştır

 

Anadolu'da, bağlama ailesi çalgıların, olağanüstü bir çeşitlilik sunması ve hemen her yörede kullanılması, çalgının "yerli"liği adına önemlidir. Anadolu sazlarında, bu türden çalgıların adlandırılmasında, farklı yöntemler uygulanmıştır. Sözgelimi tel sayısına göre, boyutuna göre, çalındığı akorda, hatta çalındığı yere göre yapılan adlandırmalar vardır.

Tel sayısına göre yapılan adlamada, önceleri arapça-farsça adlamalar yaygınken (dütar, setar, cıhartar, pençtar, şeştar gibi), bunun yerini, türkçe adlamalar almıştır. Anadolu sazları arasında, adları, "ikitelli"den "onikitelli"ye kadar değişen örnekler saptanmıştır. Bu arada, tel sayılarına göre yapılan adlamanın yerini, giderek çalgının boyuna, çalındığı akorda yada çalındığı yere göre yapılan adlamanın aldığı görülür. Sözgelimi cura, ırızva, bağlama, bozuk, tanbura, çöğür, divan sazı, meydan sazı gibi adlar, hep çalgının boyutunu esas alan bir anlayışın örnekleridir. Bağlama, bozuk, abdal gibi adlar, özel bir boyut bildirmenin yanısıra, belirli bir akort türüne de işaret etmektedir. Divan sazı, meydan sazı gibi örnekler, çalgının icra edildiği, mekansal büyüklüğe de çağrışım yapmaktadır.

Anadolu sazlarındaki bu adlamaların tarihsel gelişimini incelerken, yararlanılan önemli kaynakların başında, halk ozanlarının şiirleri gelmektedir.

Yunus Emre'den (13. Yy.) başlayarak, kopuz, çeşte (şeştar-altıtelli), tanbura, cura, bağlama, çögür, gibi adların, sıkça bu metinlerde geçtiği görülür. Kazak Abdal, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Emrah, Kerem gibi daha pekçok ozan, hayatlarını paylaşan, bu "sadık dost" için, şiirler söylemişlerdir.

 

 

AKUSTİK AÇIDAN BAĞLAMA :
Bağlamanın akustik işleve sahip üç bölümü vardır: Bunlar; "tekne", "ses tahtası" ve "orta eşiktir". Bağlamada rezonans, tezenenin telleri tınlatmasıyla elde edilir. Tınlayan teller orta eşik yoluyla ses tahtasını, ses tahtası da tekneyi tınlatır. Bu hareket bu aşamadan sonra geriye döner ve teknenin ses tahtasını tınlatması, onun da telleri tınlatmasıyla bir etkileşime dönüşür. Bağlamada ses, akustik elemanlar arasında iki türlü yayılır; "ağaçtan ağaca" ve "havadan (boşluktan) ağaca". Şüphesiz ağaçtan ağaca yayılım daha güçlü ve önemlidir. Genel olarak arkadan U ve V kesitli olmak üzere iki tip tekne vardır. Başka birçok özellik de etkilemekle birlikte U kesitli tekneler daha dolgun ve bas karakterli; V kesitliler de tiz karakterli ses üretir. Bağlama teknesi bir çeşit rezonatördür. Teknede tizler ses tahtası ile yarı derinlik arasında, baslar da teknenin sırt ve dip kısmında tınlar. Dolayısıyla sırt ve dip kalınlığı çok ince teknelerde baslar koftur.

 

 

Teknenin yanaklarını hafif içeri doğru kıvrık olması sese lezzet katıcı bir özelliktir. Profilden 'yarım armut' şeklinde tarif edilen bağlama formunun yarım daire şekline yaklaşmaması gereklidir. Profilden, dolgun sırt ve boyun kesiti akustik açıdan ölü bölgelerdir. Sesin odaklanması ancak form, ağız genişliği ve derinliğin kombinasyonuyla sağlanır. Fazla derinlik sesin içerde kalmasına (dolayısıyla boğuk ve kof olmasına), az derinlik de önde veya dışarda tınlamasına (dolayısıyla çok bağırtkan ve boş, renksiz tınlamasına) sebep olur. Tekne kalınlığı yanaklarda 3 mm.den az olmamalıdır. Bu kalınlık sırt ve dipte en fazla 3,5 mm, ses deliği çevresinde 5mm. civarında olmalıdır.

 

Ses tahtasının her bölümü aynı derecede tınlamaz. En rahat ve fazla tınlayan kısım bir (tanbura düşünüldüğünde) ortada, bir insan eli büyüklüğündedir. Bir ses tahtasında yanal ve doğrusal olmak üzere iki bombe olmalıdır. Bu bombeler gerek gözle gerekse cetvel veya mastar yardımıyla görülebilir. Tahta kalınlığı küçük boylarda en ince yerde (sapa yakın dar kısım) 3mm den az, en kalın yerde (arka kısım) 5 mm den kalın olmamalıdır. Orta ve büyük boy bağlamalarda bu ölçülere 1-1,5 mm eklenmelidir.

 

Orta eşik yumuşak (kelebek, porsuk) veya sert ağaçlardan (kızılcık, şimşir, çalı) yapılabilir. Bu tercih bağlamanın bas-tiz dengesindeki zaaflara göre yapılmalıdır. Aşırı parlak, tizleri baskın çalgılarda yumuşak ağaç basları açar. Diğer yandan boğuk tonları sert eşik kullanarak açmak mümkündür. Orta eşiğin üstte sert, altta yumuşak ağaç kullanılarak iki katlı yapılması da mümkündür. Bu tip eşik de basları açıcı özelliktedir. Eşiğin tellerin altına gelmeyen kısımlarını oyarak boşaltmanın iç sürtünmeyi azaltmak açısından faydası vardır. Ayrıca tellerin bastığı ağız kısmının ve eşik tabanının geniş olması basları, dar olması da tizleri destekler.

 

...Her çalgıda olduğu gibi bağlamada da kullanılan cilanın önemi çok büyüktür. Gomolak cila ve selülozik vernik tercih edilmeli, sap dışında hiçbir bölgede polyester kullanılmamalıdır.

 

İYİ BAĞLAMANIN ÖZELLİKLERİ :
Akustik olarak iyi bir bağlama uzun tınlamalı, iyi bir ses rengine ve dengesine olmalıdır. Yapısal olarak kusurlu olmamalıdır. Kusurlu bir bağlama akustik açıdan da zaaflıdır. Sapında esneme (atma), ses tahtasında çökme olmamalıdır. Orta eşik (köprü) yüksekliği makul olmalıdır. Bağlama aynı zamanda estetik boyutu olan bir çalgıdır. Orantılı boyutları olan, işçiliği iyi bir bağlama zarif bir tablo gibidir.

 


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol